ŞİİRDİR GÖZYAŞI
  Sezai Karakoç
 
   MONA ROSA
 
          
                  Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 
                  Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
                  Kanadı kırık kuş merhamet ister. 
                  Ah senin yüzünden kana batacak. 
                  Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
              
                  Ulur aya karşı kirli çakallar, 
                  Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
                  Mona Rosa bugün bende bir hal var. 
                  Yağmur iri iri düşer toprağa,
                  Ulur aya karşı kirli çakallar.
          
                  Açma pencereni perdeleri çek, 
                  Mona Rosa seni görmemeliyim.
                  Bir bakışın ölmem için yetecek. 
                  Anla Mona Rosa ben bir deliyim. 
                  Açma pencereni perdeleri çek.
          
                  Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi, 
                  Bende çıkar güneş aydınlığına.
                  Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi. 
                  Seni hatırlatır her zaman bana.
                  Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
          
                  Zambaklar en ıssız yerlerde açar 
                  Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
                  Bir mumun ardında bekleyen rüzgar, 
                  Işıksız ruhumu sallar da durur.
                  Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
          
                  Ellerin, ellerin ve parmakların 
                  Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
                  Ellerinden belli olur bir kadın, 
                  Denizin dibinde geziyor gibi.
                  Ellerin, ellerin ve parmakların.
          
                  Zaman ne de çabuk geçiyor Mona. 
                  Saat onikidir söndü lambalar
                  Uyu da turnalar girsin rüyana, 
                  Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
                  Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
          
                  Akşamları gelir incir kuşları, 
                  Konarlar bahçemin incirlerine.
                  Kiminin rengi ak kiminin sarı. 
                  Ah beni vursalar bir kuş yerine.
                  Akşamları gelir incir kuşları.
          
                  Ki ben Mona Rosa bulurum seni 
                  İncir kuşlarının bakışlarında.
                  Hayatla doldurur bu boş yelkeni. 
                  O masum bakışların su kenarında.
                  Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
          
                  Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa. 
                  Henüz dinlemedin benden türküler.
                  Benim aşkım uymaz öyle her saza. 
                  En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
                  Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
          
                  Artık inan bana muhacir kızı, 
                  Dinle ve kabul et itirafımı. 
                  Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı 
                  Alev alev sardı her tarafımı.
                  Artık inan bana muhacir kızı.
          
                  Yağmurdan sonra büyürmüş başak, 
                  Meyveler sabırla olgunlaşırmış.
                  Bir gün gözlerimin ta içine bak 
                  Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
                  Yağmurdan sonra büyürmüş başak.
          
                  Altın bilezikler o kokulu ten 
                  Cevap versin bu kuş tüyüne.
                  Bir tüy ki can verir gülümsesen, 
                  Bir tüy ki kapalı geceye güne.
                  Altın bilezikler o kokulu ten.
          
                  Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 
                  Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
                  Kanadı kırık kuş merhamet ister, 
                  Ah senin yüzünden kana batacak. 

                          Mona Rosa. Siyah güller, ak güller

 
                                                                                     Sezai Karakoç
KARA YILAN
 
 
Güneşin yeni doğduğunu sana haber veriyorum
Yağmurun hafifliğini toprağın ağırlığını
Ve bütün varlığımla kara yılan seni çağırıyorum
Seni çağırıyorum parmaklarımdan süt içmeğe
Pamuğun ağırlığını yapan dağın hafifliğini
Sana haber veriyorum yeni doğduğunu güneşin
 
Ben güneyli çocuk arkadasım ben güneyli çocuk
Günahlarım kadar ömrüm vardır
Ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum
Saçlarımı acının elinde unutuyorum
Parmaklarımdan süt içmeğe çağırıyorum seni
Ben güneyli çocuk arkadasım ben güneyli çocuk
 
Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın
Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
 
Seni süt içmeğe çağırıyorum parmaklarımdan
Kara yılan kara yılan kara yılan kara yılan
 
Sezai Karakoç
 
 
 

 

 
SAMANYOLUNDA VEBA
 
     
    Önceden bilen oluş sartlarını çocuklarının
    Elleriyle değen koklayan hazırlayan adeta
    Sebebine ermeden erişmeden
    Korkan ilerdeki korkularla
    Noldu zarif latif anneler noldular
     
    Nerde çocuklar gece yarılarından sonra
    Çıkıp samanyoluna bakan
    Bakarak çocukluğu uzatmaya çalışan
    İşleri güneşin doğuşunu yayınlamak
    Bütün o çocuklar nerdeler
     
    Kalan ne
    Kızların kollarının arasından gözlenen
    Samanyollarından
     
    Bakışları benekleyen yalnız ölüm
    Ölüm geçti canlı ehram ölüm geçti
    O taklar geçip gitti insan üstüne kurulu
     
    Ve bağbozumları bizden bozulan
    Artık kendimize bile o kadar yakın değiliz
    Gece yarıları samanyolu yok
    Gün dogmus doğmamış
     
    Bütün elmalar çürüdü
    Çocukluğumuzun dürbünleri içinden
    Geçen siyah halkalı kutsal şehirlerden
    Birini bulamadım gezdim bütün karaları
     
    Aşk siyahın beyazdan ayrıldığı
    Samanyolunda yürüyen bir karınca
    En onulmaz vebayı kutlayan bir güvercin
    İki katlı bir arabada
    Bu bize yaklaşan bir deniz arabası
    Sen ırakta samanyolu ırakta
    Ve ay başka bir ay
    Sarısı beyazına akmış
    Bulaşmış bir yumurta
    
    Sezai Karakoç
 

 

 
SESSİZ MÜZİK
 
 
Sen kış güneşi misin
Yakarsin ısıtmazsın
 
Bir irmağin ortası yoksa 
Seni mi hatırlayacağım
 
Bu dünyada olup bitenlerin 
Olup bitmemiş olması için
Ne yapıyorsun
 
Sizin evin duvarları taştan
Dumanı da mı taştan
 
Seni kız arkadaslarından
Sevinç gözyasları içinde 
Öpen olmayacak mı
 
Ezberlediğin şiir
Beklediğin adam
 
Sezai Karakoç 
(Körfez)
 
 

 

 
SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE
 
     
    II     
    Gelin gülle başlayalım atalara uyarak
    Baharı kollayarak girelim kelimeler ülkesine
    Bir anda yükselen bir bülbül sesi
    -Erken erken karlar ortasında
    Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta-
    Bana geri getirir eski günleri
    ...Paslanmış demir bir kapı açılır
    Küf tutmuş kilitler gıcırdarken
    Ta karanlıklar içinde birden
    Bir türkü gibi yükselirsin sen
    Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken
    Söyleyemediğim ateşten kelimeleri
    Şuuraltım patlamış bir bomba gibi
    Saçar ortalığa zamanın
    Ağaran saçın toz toprağını
    Bana ne Paris'ten
    Newyork'tan Londra'dan
    Moskova'dan Pekin'den
    Senin yanında 
    Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı
    Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu
    Geceme gündüzüme
    Gözlerin 
    Lale Devrinden bir pencere
    Ellerin
    Baki'den Nefi'den Şeyh Galib'den
    Kucağıma dökülen 
    Altın leylak
    
    III     
    Ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla 
    Tırmanmışlar surlarıma burçlarıma
    Kimi ırmaklardan yansıma
    Kimi kayalardan kırpılma
    Kimi öteki dünyadan bir çarpılma
    İçi ölümle dolu
    Dönen bir huni
    Doğarken güneş
    Kesilmiş ölü yüzlerden
    Bir mozayik minyatürlerden
    Dokunur tenimize
    Soğuk bir azrail ürpertisiyle ay
    Ve birden senin sesin gelir dört yandan
    Menekşe kokulu sütunlardan
    Komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan
    Gözlerine ait belgeler sunulur
    Ey aşkın kutlu kitabı
    Uçarı hayallere yataklık eden
    Peri bacalarının yasağı
    Gönlümün celladı acı mezmur
    Bana bıraktığın yazıt bu mudur
    Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi
    Senden bir gök 
    Senden yıldızlar ördüler
    Ateş böcekleri
    O gece dört yanıma
    Ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı
    Sen bir anne gibi tuttun ufukları
    Ve çocuklar gülle anne arasında
    Seninle güller arasında
    Tuhaf bir ışık bulup eridiler
    Çocuklar dağ hücrelerinde erdiler
    Aramızdaki sırra
    Bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar
    Gençlik monologları
    Seni alıp kaybolmuş zamanın çagıltısından
    Bana getiren
    Yasamız vardı
    Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne
    Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben
    
    IV
    Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
    Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
    Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
    Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim 
    Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
    Uzatma dünya sürgünümü benim
    Güneşi bahardan koparıp
    Aşkın bu en onulmazından koparıp
    Bir tuz bulutu gibi
    Savuran yüreğime
    Ah uzatma dünya sürgünümü benim
    Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
    Ayaklarımdan belli
    Lambalar eğri
    Aynalar akrep meleği
    Zaman çarpılmış atın son hayali
    Ev miras değil mirasın hayaleti
    Ey gönlümün doğurduğu
    Büyüttüğü emzirdiği
    Kus tüyünden
    Ve kus sütünden
    Geceler ve gündüzlerde
    İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili 
    Uzatma dünya sürgünümü benim
     
    Bütün şiirlerde söylediğim sensin
    Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
    Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkis'in
    Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsin bellisin
    Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
    Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
    Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
    Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili 
    Uzatma dünya sürgünümü benim
    
    Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
    Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
    Çatı katlarında bodrum katlarında
    Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
    Hep Kanlıca'da Emirgan'da
    Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
    Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
    Simdi onun birdenbire gelen sonbaharında
    Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim 
    Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
    Ey çağdas Kudüs (Meryem)
    Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
    Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili 
    Uzatma dünya sürgünümü benim
    
    Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
    Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
    Günesin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
    Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
    Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
    Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
    Verilmemiş hesapların korkusuyla
    Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim 
    Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili 
    Uzatma dünya sürgünümü benim
     
    Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
    Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
    Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
    Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
    Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
    O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
    Sakin kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
    Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
    Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
    Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
    Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
    Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
    Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
    Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili 
     
 
    Sezai Karakoç (Zamana Adanmış Sözler)
   

 

 
KAR ŞİİRİ
 
 
Karın yağdığını görünce
Kar tutan toprağı anlayacaksın
Toprakta bir karış karı görünce
Kar içinde yanan karı anlayacaksın
 
Allah kar gibi gökten yağınca
Karlar sıcak sıcak saçlarına değince
Başını önüne eğince
Benim bu şiirimi anlayacaksın
 
Bu adam o adam gelip gider
Senin ellerinde rüyam gelip geçer
Her affın içinde bir intikam gelir gider
Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın
 
Ben bu şiiri yazdım aşık çeşidi
Öyle kar yağdı ki elim üşüdü
Ruhum seni düşününce ışıdı
Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın
 
                                               Sezai Karakoç

 

 
 
 
  Bugün 7 ziyaretçi (47 klik) kişi burdaydı!  
 
En güzel şiirde nefret yoktur,kavga yoktur,kin yoktur;sadece sevgi vardır. Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol