ŞİİRDİR GÖZYAŞI
  Edip Cansever
 
Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona
Bu sözler ve bu sözlerin içinde çirpinan uzakliklar
Dolasiyorum bir basima, ortalikta kimsecikler yok
Kiyilar da bombos, kir yollari da
Solugumu duyuyorum ara sira, bir onu duyuyorum
Duymuyorum belki de, biliyorum yalnizca
Ayaklarimin altinda yaban naneleri, kekikler
Yol kenarinda bir kapi, tahta
Peki, kim yitirmis evini, ya da
Hangi yitikle yok olmus o yapi
Kimbilir
Vuruyorum yokus asagi, kiyiya
Bir tasin üstüne oturuyorum
Ben oturur oturmaz
Çikiyor kuytularindan bütün görünümler
Ve ufak bir oyun oynuyor bana doga
Alip alip götürüyor gözlerimi bikmadan
Kisalip uzayan bir çift yilan baligini andiran gözlerimi
Günesin savkindan yuvarlanan çakillara
Tam o sira bir vapur yanasiyor iskeleye uzun sürecek bir sonbahar taslagi gibi
Denize yeni sürülmüs bir tarlaya benziyor, uyanik, diri
Ve isin tuhafi bense
Alisiyorum gittikçe
Her gün bir parça daha alisiyorum yalnizligima
Ürperiyorum bir ara arkamdaki ayak sesinden
Ve bu yüzden mi bilmem
Durup bir süre çevreme bakar gibi yapiyorum
Sürüyle kus havalaniyor defnelerin içinden
Sürüyle, evet, hatirliyorum birden
Nicedir unutmusum saymayi bile günleri
Dagilip gitmisler herbiri bir yana
Kuslar gibi, onlar da
Benimse ne gidecegim bir yer
Ne de özledigim bir sey var
Öyleyse neden yaziyorum bu sözleri ona
Bu biraz sevdaya benzeyen, biraz da sevdasizliga
Böyle gelisigüzel, böyle kirik dökük
Sanki hiç kimselerin kullanmadigi bir gün kalmis bana.

Uzun bir cumartesiyi hatirliyorum, saat on iki
Dalip gidiyorum, düsünüyorum da, saat on iki
Bir sigara yakiyorum, bir kagida bir iki dize yaziyorum
Yerini iyi bilen, onurlu bir iki sözcük daha
Ama hiç kimildamiyor, akrep de, yelkovan da
Yani tam böyle birseye benziyor zaman
Yilgin ve çarpici renkler içinde pek kimildamayan
Çikageliyor sonra, saat on iki.

Anliyorum
Yasam elbette uzun biz duyabildikçe sevgiyi
Yalnizca bunun için uzun
Yani sevgiyle de sevebilir insan, sevdayla da
Örnegin
Bir sevgiyi yontup onarmak için
Dögüsmek de sevgidir
Ve benim bildigim kadariyla
Her seydir bir insan, her seydir
Yalandir kisaligi yasamin
Ve özellikle insan dedigimiz sey
Inançli bir insan soyunun parçasiysa.

Sonunda basbasa kaliyoruz gene
Basbasa kaliyoruz dogayla ben
Iste az önce yagmur da basladi, cumartesi günlerden
On temmuz cumartesi
Bir vapur daha kalkiyor iskeleden
Ve yagmur hizlaniyor biraz
Uzanip yatsam diyorum otlarin üstünde çirilçiplak
Tam öyle yapiyorum
Simdi yagmuru seviyorum, simdi yagmuru seviyorum, yagmuru seviyorum.
Edip Cansever
ÇAGRILMAYAN YAKUP
 
I

Kurbagalara bakmaktan geliyorum, dedi Yakup
Bunu kendine üç kere söyledi
Onlar ki kalabaliktilar, kurbagalar
O kadar çoktular ki, dogrusu ben sasirdim
Ben, yani Yakup, her türlü çagrilmanin olagan sekli
Daha hiç çagrilmadim
Biri olsun "Yakup!" diye seslenmedi hiç
Yakup!
Diye seslenmedi ki, dönüp arkama bakayim
Ve içimden durgun ve çürük bir suyu düsüreyim
Ceplerimdeki eskimis kagit parçalarini atayim
Sonra bir güzel yikanayim da.
Ben size demedim mi.

Evet, kurbagalara bakmaktan geliyorum
Sanki böyle niye ben oradan geliyorum
Telasli, aç gözlü kurbagalara
Bakmaktan
Bilmiyorum
Bilmiyorum, bilmiyorum
Ben, yani Yusuf, Yusuf mu dedim? Hayir, Yakup
Bazen karistiriyorum.

Bazen karistiriyorum ya, çok uzun bir gündü
Sonra bu çok uzun günün sicak bir günü
Kediler kirmizi alevler halinde kosuyordu
Onlar iste hep boyuna kosuyordu
Birileri çikiyordu ordan burdan

Hiç çikmamak halinde ve olgun
Birileri çikiyordu
Geceden kalma bir lamba yaniyordu, açik
Bir pencerenin sokaga dogru içinde
Bu uyum korkunçtur Yakup!
Yakubun olmasi korkunçlugudur bu
Dünyanin insana dogru içinde
Yakup, Yakup!
Burdayim, yani ben.. evet, geliyorum
Lambayi söndürmesinler, geliyorum
Siz bütün lambalari yakin, evet
Ben, yani Yusuf, Yusuf mu dedim? hayir, Yakup
Bazen karistiriyorum.

Ve kendine bilinmeyenler yaratan Yakubum ben, iyi ya
Durdugum bir gündü, diyorum, bütün ilgiler sizin olsun
Her türlü bir seyler sizin olsun, ben artik
Hep böyle istiyorum, ayip degil ya
Durdugum bir gündü, diyorum, yüzümü göge dogurdugum
Bir gündü ve yasar gibi kaldigim bir yasama içinde
Ve yollarda ölü baykuslar buldugum
Bir ölünün günü boyayan renginde
Çürük evler buldugum, içleri sonsuz kayalar
Kayalardan dondurmalar sordugum
Ben, yani Yakup, Yakubun hiç çagrilmamis sekli
Kim bilir ne diyordum
(Kim bilir ne diyordu bir baykus yaratildigina
Bir baykus tarafindan
Ve bütün baykuslar o bütün baykuslarin arasinda ne oluyordu
Ben ne oluyordum.)

Bütün iskemleler agir ve hastalikli
Bir gidip bir geliyordum kendime aptallasarak
Bunu Yakup söyledi
Dedi ki, çünkü herkes Yakubu yasiyordu, bense
Çöllerden ve kizgin güneslerden icatlar yapiyordum
Kizgin kagitlarin üstüne
Ve alevler halinde dünya bana dokunuyordu
Ve ayakta soguk bir bira içmis kadar bir anlamim oluyordu bazen
Ölüyordu ve bir de
Bir otobüse bindigim, biletçinin bilet bile kesmek istemedigi ben
Kendimi koruyordum
Bunu bana Yakup söyledi
Öyle bir Yakup ki bu, onca din kitaplarinin sözünü bile etmedigi
Kimsenin sözünü bile etmedigi bir Yakup
Ben
Bunu hep biliyorum
Bunu hep biliyorum ve iste
Özgürüm, cezasiz duruyorum.


II

Kurbagalara bakmaktan geliyorum
Dedi Yakup, bunu kendine üç kere söyledi
Telasli, açgözlü kurbagalara
Bakmaktan geliyorum. Ben sanki Yusuf
Ve Yusuf degil
Her gün bir tahtabosta asili duruyorum
Ve durmuyorum. Ben iste Yakup
Yok artik karistirmiyorum.

Tas merdivenleri agir agir çiktim, bunu ben böyle yaptim
Eski tas merdivenleri. Yanimdan bir sürü adam
Geçti ve kolayca gittiler
Müzik aletleri renginde ve piril piril gittiler
Yanan günesin altinda
Onlar ki.. onlara benzer seyleri ben çok gördüm
Ve onlar bir zamani tamamladilar, öyle yaptilar
Ve sordum
Yakup daha baska nasil bir Yakup olsun
Ve onlar daha baska nasil bir onlar olsunlar ki
Yakup ve onlar nasil olsunlar. Iste ben tas merdivenleri
Kurbagalara baglayan tas merdivenleri
Durmadan kendimle karistiriyordum
Kimse beni tutup çikarmiyordu
Vicik vicik taslar duyuyordum ayaklarimin altinda
Anlamsiz, yapiskan bir yigin taslar
Yoruldum! bunu sanki biri söyledi
Yakubun biri
Ara katta bir pencerenin önüne ancak gelebildim
Kendime bir isim düsünerek
Birden ki bir isim düsünerek kendime. Hayir bu kimse degil
Ancak gelebildim

Asagida bir luna park kimildiyordu. Ah kurbagalara bakmam gecikecek
Luna park kimildiyordu, hem öyle degil
Bu uyum korkunçtur Yakup
Bir yoklugun kimildamaya dogru içinde
Ve sen ki böyle tanimlanirsan Yakup
Yakuup!
Bir sey ki seni çagiriyor, o simdi ne olmali
Gene bir Yakup olmali bu, Yakup
Kurbagalara bakman gecikecek, bunu ben nasilsa söylüyorum
Nasilsa ben bunu bir kere söylüyorum
Günese kirmizi top tasiyan bir adamin tahta bacagini cök yakiyordu ki
Adam içinden bagirdikça dünya
Ters yonden yaratiliyordu, diyebilirim
Bir ögle üzeriydi adamin içindeki kalp
Kan kalp
Kirmizi top
Yakici dönüsümler çikaran
Belli ki susmak yaratilmamis sekliydi dünyanin
Öyle degil mi Yakup
Hemen hemen öyleydi, Yakup bunu söyledi
Iyi ki söyledi. Ara katta bir pencerenin önüne ancak gelebildim
Simdi bir kurtarabilsem ayaklarimi
O benim ayaklarimi.. taslardan
Bir kurtarabilsem
Saat on ikiyi gösteriyordu ki, ben nerdeydim
Bir zamansizligin Yakuba dogru içinde
Saat on yediyi ve yirmi biri
Gösteriyordu ki, ben nerdeydim
Her saniyedeki ve iste her saniyedeki
Ben, yani Yakubun o dagilgan sekli
Nerdeydim.

Bilmem ki. Bir avukat benim ellerimi tuttu. Gözlüklü bir kadindi bu, iyi mi
Kim bilir bir çagin neresinden burada. Anlasilmasi
Yoktu ki. Kendine özgü bir durusu
Yoktu ki. Pek güçlü kollari vardi yalniz
Ne diyordum, ben iste Yakup
Çekiverdi beni tas hamurun içinden
Pek öyle gürültüyle degil
Bir baska yapiskanligin içine
Çekiverdi beni
Gögüsleri pek hostu, ipekli bir giysinin altindaydi onlar
Sonra elleri ve kalçalari pek hostu
Killarin ve bütün oynak yerlerin ölümlere dogru içinde
Bacaklariyla bir seyler bir seyler bir seyler yapiyordu artik
Onu ben çok iyi görüyordum. Ama çarsaflar, öyle bir takim kipirdanmalar
araya
giriyordu
Engelliyordu bizi
Ter içindeydik. Ellerimden çekiyordu. Ter içindeydik
Beni kurtarmak istiyordu, bir isim gibi Ben'i
Ter içindeydik
Terlerimiz üstümüzde duruyordu, yikanmis yeni kaplar gibiydik
Üstümüzde olgun ve kararsiz su tanecikleri bulunan
Biz Yakup
Biz gözlükten, tas hamurdan ve beyaz çarsaflardan
Ve biraz hiç çagrilmamaktan yapilmis
Kurbagalara geldik.


III

Kurbagalara bakmaktan geliyorum
Dedi Yakup, bunu kendine üç kere söyledi
Masalarda oturmuslardi. Ben oradan geliyorum
Yazi makineleri, kagit sesleri
Ben oradan geliyorum.

Önce bir kenarda durdum, hiç kimse beni çagirmadi
Sonra bir yer bulup oturdum. Hadi bir sigara iceyim dedim
Olmaz, dedi mubasir kilikli kurbaganin biri
Belli ki yeni tiras olmustu, bana yakasindan bir kopça eksik gibi geldi
Öyleyse peki, dedim, ayaga kalktim, söyle bir duvara dayandim
Bu kez de duvarlarda sanki duvarca bir sözdizimi
Olmaz ki, Yakup!
Peki Yakup ne yapsin, bu aklimdan bile geçmedi
Herkesin durdugu bir yere gittim. Ben Yakup
Ya onlar kimdi
Aralarina aldilar beni. Artik ben hiçbir sey göremiyordum
Biri bir seyler söylüyordu yalniz, yüksekce bir yere oturmus
Onu ben duyuyordum
Duyuyordum, sesi basimin üstünden dünyaya yayiliyordu
Ve "Yakup" sesini ancak anliyordum. Yakubun ötesinde
Birtakim sözler ediliyordu, onlari ben anlamiyordum
Anlamiyordum ama, iyi sözler söylemiyorlardi benim için
Sonra bir sey daha vardi anlamadigim: yani ben neydim ki, ne yapmis
olmaliyim
Ben, yani Yakup
Dedim ki kendi kendime, insan ne söylerse söylesin
Ve ne yaparsa yapsin, öyle degil mi
Bütün bunlar bir bir kalacaktir yasamanin içinde
Diye düsündüm ya ben
Ben, yani Yakup
Butun gücümle bunu bagirdim
Ben ki bagirdim iste, bütün kurbagalar bir olup beni disari çikardilar
Bir odaya aldilar beni, ellerime gözbebeklerime
Daha baska yerlerime de baktilar
Sonra bilmiyorum ki, kapiyi gösterdiler bana
Ben, Yakup, beni hiç kimse çagirmadi
Sokaga çiktim, bir sürü yerlerden geçtim. Simdi
Hatirliyorum da, bir deniz kiyisinda azicik durabildim
Yosunlar, kumlar, seytan minareleri
Ve kumlarda katilasmis kivrimlar
Bagirdim, bagirdim, bagirdim
Tanrinin ayak izleri!
Tanrinin ayak izleri!


IV

Kurbagalara bakmaktan geliyorum. Ben Yakup
Bunu Yakup söyledi
Yikanmis çamasirlar duruyordu odamin penceresinde
Gök iste bu beyazliktan azicik alip veriyordu, diyebilirim
Bir kirlangiç onu kirletmese
Ki onlar o kadar çok siyahtirlar ki, ben
Onlari hiç sevmem
Ve demek ki benim odamda hiç kimseler yoktur
Odamin düsünülmesi halinde bile
Kimseler yoktur
Biri sanki çarsiya çikmistir sürekli bir biçimde
Ve biraz da çarsilar
Ve durmadan satilan o kirik dökükler bitmez ki
Bitmesin
Çünkü bir gün bir boy aynasi satin almak istiyorum ben
Kirli ve eski
Bir at arabasinin aynaya dogru büyüyen içinde
Onu ben tasitmak istiyorum, caddelerin
Intiharlara dogru büyüyen içinde
Ben, yani Yakup
Kurbagalara bakmaktan geliyorum iste
Açgözlü, mor kurbagalara
Aksama dogru bir dilim ekmek yiyecegim belki
Bir bardak da süt içecegim. Sonra
Bir güzel uyumak istiyorum, bütün gün çok yoruldum
Ben
Gözlükten, tas hamurdan ve çarsaflardan
Ve biraz hiç çagrilmamaktan yapilmis Yakup
Uyumak istiyorum.

Ve sabah bunlari bir bir kendime anlatacagim
Yakubun gene bir yokluga dogru büyüyen içinde.

Edip Cansever

DOSTLAR
 

Fethi Naci'ye

Geldin mi, iyi
Yollarindan yürüyüsler sizdiran sonbahar
Bir tenhaligi eskisinden çok sezmeyi
Bakimsiz bahçeler mi olur, büyük ahsap bos odalari mi olur
Ne olur
Ey bana sevmeme gücü veren güzellik
Eski bir kadini eski bir park kanepesinde birakan sonbahar
Aldatilmis bir yüzü yagmur oluklarinda
O yüz ki bir denizin tekrar tekrar bittigi
Gece yarisi kokularinda
Yosunlu bir kiyida ancak
Dilinde çakillarin ve derinligin en son tadi
Iste
Bir vakit daha geçti, simdi ne yapsak
Ne yapsak, bir vakit geldi ve geçti
Ey bana sevmeme gücü veren güzellik
Sonbahar
Sen mi kaldin bir
Yok birsey yapacak.

Bin dokuz yüz yetmis bir yazi, ey unutulmayan yaz
Biraktigin gibi mi kalsak
Bir çiçek milyon kere katilasti eridi
Açti dagildi
Yasamadi hiç belki
Bir isik olsun yakmadi
Tuzlu ve islak bir isik
Tankerler geçti kiyilardan gene
Suyu zonklataraktan
Gül koktu saçlarinda tasidiklari benzin
Senin saçlarinda
Alnin üstünden kuzular inen bir tepe gibi egildi
Boynun bir uçurumdan çekiliyormus gibi gergin
Bitti o yaz, simdi
Yerlesti çoktan
Bize sevmeme gücü veren güzellik.

Tenha bir meyhanede oturuyorduk sevgilim
Izmir'in eski rihtiminda
Bilirsin, severim çok Izmir'in eski rihtimini
Hani bir çesit kuslar vardir bulanik denizinin
Insanlar gibi konusur o kuslar bazen
Ve unutulmus diller gibi pek anlasilmaz ne konustuklari
Millerce yil öteden bir tenhaligi sözlendirirler
Hatirla
Ne demistim o gün ben sana
"Her tenha semtte kurulmamis bir saat yakisir"
Benim o bunaltili günlerimden kalma bir misra
Ve sense bana Aragon'un
-Parisli sair, yüzü aslan dolu-
Simsicak, dipdiri bir misrasini anlatmistin
Seninle ve parmaklarinla
Bardakta duran suyun bir akarsuyu
Nasil kiskandigini anlatmistin boyuna
Nasil mi
Dedim ya, seninle ve parmaklarinla
Neden olmasin, yeni yakilan bir sigarayla da anlatilabilir siir
Apansiz bir yolculukla da
Bir karpuzu ikiye bölmekle, bir portakali dilim dilim ayirmakla
Anlatilabilir
Ama bizim memleketimizde siir
Yazik ki ölümle anlatilir biraz
Ölümle anlasilabilir
Olsun, diyeceksin ne çikar bundan
Biz hayati siirden
Siiri hayattan özümlemedik mi
Ölümde girse araya
Sahici asklar kurmadik mi seninle
Tertemiz, dosdogru asklar
Izmir'de
Izmir'in eski rihtiminda
Unutmak için simdilik
Kolayca unutulmaz ya
Içimizdeki bin dokuz yüz yetmis bir yazini.

Yeni bir yüzmüydü ne
Kuru bir bozkiri çikarip gögsünden
Yeni yazdigi bir siiri düzeltiyordur Ahmet Oktay
Alnini dayayaraktan cama
Kalemsiz kagitsiz yazar çünkü Ahmet Oktay
Içinden geldigi gibi
Ve misra çeker durmadan, hafifçe egri sirtini dogrultarak
Nemlenir kimi zaman da gözleri
Siir yürür, siir sever, siir içer mi
Siir mi
Yürür de, sever de, içer de elbet.

Kocaman bir sevgi miydi ne
Dünyanin bütün zamanlarini dolasan
Bastirip gögsüne bozkirin
Ey, baksana, diyor, ne biçim kent bu
Geçerek caddelerinden
Dalarak meyhanelerine
Ne biçim kent bu
Bilmiyor ki nice insan kolsuzdur
Sevgisizlige, bir sevgisizlige kullanirlar kolu.

Hohlayip siliyorum iyice
Gözlügümün camlarini
Göge bakiyorum gözlerimi kisarak
Güneye gidiyor bir leylek sürüsü

Yeni Caminin üstünde
Son bir defa daha süzülerekten
Erimeye yüz tutuyor kentin pembe kapilari
Günbatimi!
Günbatimi! yeni konusmaya baslayan bir çocugun diliyle
Kolumu tutuyor Fethi Naci, su manzaraya bak, diyor
Tam Galata Köprüsünün üstünde
Diyor ya, biz alistik, yüreklerimize bakiyoruz gene de
Uykusuz gecelerimize bakiyoruz: onurun uykusuzlugu
Susturulmanin
Ve gün batimiyla leylek sürüsü
Hüzünlü bir görüntüyü akitiyorlar Naci'nin yüzüne
Kirilmak ama birlikte
Birlikte, ama kirilmamak
ve sanki kalplerimiz her yani dökülen bir otobüste
Öyle
Iste son damlalarini da birakiyor günes
Karanlik bastiracak neredeyse
Tirmaniyoruz Yüksekkaldirimi
Iyi biliyoruz, sevgimiz de öfkemiz de yalniz bizim olmamali
Günes çekiliyor iyice
Ne manzara kaliyor, ne gögün evlerindeki kizarti
Ak bulutlar kara bulutlar
Ötede bir bulut yavrusu
Bilinmeli, diyoruz yeniden
Yeniden baslamali, yeniden
Dostum, görüyorsun ya iste
Bozuldu birkere umudun ordusu.

Gelsene , diyordu Izmir'deki sevgilim
Son mektubunda
Kemetaltindaki kahveleri anlatiyordu
Ince belli çay fincanlarini
Kim bilir, belki de avutmak istiyordu beni
Unutup kendi mahzunlugunu
O kadar çabuk yeserir ki, diyordu umut
Öyle çabuk çiçeklenir ki
Güçtür çünkü, herseyden daha güç
Denize, göge topraga karismis bir kalebentlik
Üstelik biliyorsun da
Öfkeliyiz, öfkeyse sonuçtur er geç
Bir ask gibi yasamak gerek öfkeyi
Sevginin agitidir bir bakima
Ve bir gün de gelebilir ki sevgilim
Kapkara bir davet olabilir kin
Zulmün ve tutsakligin diyeti olabilir
Sen bunu bilemezsin
Bilsen de sairsin, havalar da, sogudu, kendine iyi bak
Ve sakin unutma: sira öfkenin.

Bin dokuz yüz yetmis bir yazi
Yok böyle bir sevgilim benim
Ama dayanikli, ama gözü pek, ama umutla dolu
Olunca böyle bir sevgilim olsun isterdim.

Elimde bir çanta, surda burda dolasiyorum
Hep bir yerlere gidecegim sanki
Güvercinler konuyor saçlarima bileklerime
Uçusuyorlar
Bir çinar yapragi düsüyor ayaklarimin dibine
Kupkuru
Elime aliyorum, çiziyorum üstüne kalbimi
Kalbim, diyorum
Yorgunsa da, yaraliysa da, hepimizin askina sevgili.
Edip Cansever
SEVDA BİR ATEŞ BULDU SENDE

Sevda bir ates buldu sende, egilip optu seni
Artik kimse denizi bilmiyor.

Dirseklerini masaya koyusundan belli
Gelip gecen bir gunu bitirmek istemedigini
Sevda bir umut buldu sende.

Ey bir yolcu listesinde bir oluyu arayan
Artik kimse gozlerini bilmiyor.

Sunu imzala
Bit mektup, bir telgraf alindisi degil
Unutulmus bir sevdadir kapisini calan
Ve sevimsiz bir terlik gibi duran odan
Kimse artik bir sey giymek istemiyor.

Sonra bir pencereden kendine
Ayisigi gibi vuran sen
Ne sana na baskasina benziyor.

Ve iste bir dip baligi su boslugunda
Cirparaktan yuzgeclerini
Hic kimseye uymayan bir mevsim oneriyor

Edip CANSEVER
 
ACABA

Dönelim
Döndürsün bizi
Kalbin akıp giden bulutlara benzeyen sesi
Yağmursuz bir yağmura açılmış kapılardan
Ve akılda kalan bir yokuştan
Ve yalnız çocuklara özgü o sonsuz sinema koltuklarından
Ve çocukluktan
Dönelim
Dönelim mi biz
Gençlikten, oralardan
Mutluluğu bir kabuk gibi saran mutsuzluklardan
Dönelim mi acıya
Acıya, büyük acıya
Ve soralım mı acaba
Ey büyük yalnızlık insansan eğer
Bir kaya
Dalgalar yalarken onu
O bakarken kaskatı kalabalıklara
Ah, kalbin bulut bulut akan sesi.

Bütünüyle bir semte benziyor Ruhi Bey
Binlerce, on binlerce kedinin hep birden kımıldadığı
Kedilerden örülmüş birsemte
Ve soğuk bir tuvalde yerini bulamamış renkler gibi
Soğuk ve ayakta tutan çelişkileri
Bir görünümden bir başka görünüme kolayca sıçranan
Her şeyin, ama herşeyin çok dıştan farkedildiği
Eh belki de bir satır fazlalığı ya da bir satır eksikliği
Belki de genç bir şairden ödünç laınan.

Yürüyor mu, yürümeyi mi düşünüyor Ruhi Bey
Düşünmesi daha mı sonra koyuluyor yola
Nereye gidecek ama, nereye varacak sanki
Yoksa bir oyun tadı mı buluyor bunda
Oyundan atılmaktan korkmayan bir oyuncu gibi
Boşvermiş de sanki oyunun kurallarına
Üstelik son bölümde, perdenin kapanmasına
Azıcık vakit kalmış
Ya da vakit var daha. Ama ne çıkar
Gövdenin yazgıya başkaldırması mı
Ruhi Beyin
Başkaldırması mı yoksa

Vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı
Vaktinde anlamanın sevinci mi
Ya da biraz geç kalmanın
O gereksiz tedirginliği mi
Hangisi

Ama belli ki sonundayız her şeyin
En sonunda.

Edip CANSEVER
 
BEN BU KADAR DEĞİLİM

Ben bu kadar degilim
Kislada olu bir zaman
Bir guzel at durdukca gider
Gittikce doner bir bir guzel at durdukca
Askerim, benim agzim kuslardan.

Gunesi sormuyorum lekelenmis dallardan
Dallari sormuyorum dallardan daha iyi
Yuzumu istiyorum bir suvari alayindan
Ne yapsam istiyorum, ama istiyorum
Bir kisi bile degilim yalnizliktan.

Bir kisi bile degilim yalnizliktan
Gozlerim ormanlara asili
Agaclar, kirlar ve sehirler geciyor kaputumdan
O kadar geciyorlar ki, sadece duruyorum
Bir an bir yede olumu tanimazligimdan.

Ben bu kadar degilim
Kislada olu bir zaman.

Edip CANSEVER
 
ADSIZ BİR ÇİÇEK

Rengini dunyaya ilk defa sunan
Adsiz bir cicek gibi parliyorsa gozlerim
Sevgilim
Bana "sen bir sairsin" dedigin zaman.

Yalniz sana yaziyorum bu siiri
Istersen bir siir gibi okuma
Cunku her yil yeniden yazacagim onu
Sogukllar baslayince havalanip
Millerce yol katettikten sonra
Guneyi tadan bir kusun sevinciyle.

Ve yazmis olacagim bir de
Her donemde her cagda
Sevdanin kendine ozgu diliyle.


Edip CANSEVER
 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!  
 
En güzel şiirde nefret yoktur,kavga yoktur,kin yoktur;sadece sevgi vardır. Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol